Tuesday, September 26, 2006

Hoşgeldin Ramazan!






Ramazan güzeldir.

Ramazan;

sıcak pide kuyruğundaki mutlu bekleyiştir.


Babaannen, anneannen, dedendir, büyüklerin elini öpme, onların gönüllerini almak demektir.

Gün doğumuna yakın; sıcak yatağından ayrılabilmek, uykulu gözlerle yediğin ekmektir.

Gün batımına yakın; mutfaktan gelen mis gibi kokular,

annenizin hazırladığı o muhteşem yemeklerin önce kokusunu hissettiğiniz nadir zamandır.


Ezan sesini beklerken yorgun ama mutlu; karnı aç ama anlamlı bakışlardır.



Minarelerdeki renkli floresanlar,

iftardan sonra insanın ne kadar az şey ile de mutlu olabileceğini anlamasıdır.

Yetişilmeye çalışılan bir iftar, uyanılamamış bir sahur,

farkında olmadan ağıza atılan bir parça yemektir bazen.

Yalnız, yapayalnız olmadığının duygusudur.

Hep birlikteliktir.

Acıya, sıkıntıya beraber katlanma,

ödülünü de beraber paylaşmadır.

Çevrende onca gönülle aç kalmış insan varken,

“sizinleyim – ben de yemiyorum !” dur.

Arkasından gelen bayram,

öpülen eller, açılmış kollar,

belki bir daha asla olamayacak kucaklaşmalardır.


Yüzyıllardır süregelen bir paylaşma dönemini ıskalamayın.

Dindar olmasan da,

tek dua bilmesen de,


nedenini anlayamasan da,


hiç oruç tutmasan da

HEP GÜZELDİR RAMAZAN !




Not: Ramazan'da sokakta içki içen bir çift, tartışma sonucunda bir grup tarafından dövüldü. Bu ne ramazan'a ne de müslümanlığa uyar. Hiç kimsenin bir başkasının inancını sorgulamaya, başkasına inancını benimsetmeye hakkı yoktur. Ülkede o kadar yoğun olarak çatışma, benden değilsen sen hiçsin tavrı var ki. İnsan yaşadığı ortamı düşününce üzülüyor. Ne zaman insana, insan olduğu için değer vericez? Ne zaman kendi çıkarlarımızdan önce toplumun çıkarlarını gözetebileceğiz?


Monday, September 25, 2006

Siyaset üzerine bir fıkra..



İhtiyar Benzetmesi

Iki emekli parkta güvercinlere yem atıyorlardı.

Birinci ihtiyar :
- Şu güvercinlere ne zaman yem atsam, siyasetçiler geliyor aklıma... dedi.

Diğer ihtiyar :
- Neden...??? diye sorunca ekledi;

- Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar, havalanınca kafamıza sıçıyorlar...!

Thursday, September 14, 2006

Duygular insanı yaşatıyor

Duygular çok yoğun olduğunda, insan bir anda en iyi yazardan bile daha etkili duygularını anlatıyor, hissettiklerini okuyanlar anlatılan olayı yaşamış gibi hissediyorlar.

İşte o zamanlar sözcükler ağızdan çıkmıyorlar, sözcüklerin hepsi birden, insanının kalbinden dökülüyor. İşte tam Sezen Aksu'nun Beni Unutma şarkısını dinlerken kendi kaybettiklerimi düşünürken karşıma Ayça'nın blogu geldi. Yaşadığım acılarımın hiçbiri seninki kadar ağır olamaz. Senin neler hissettiğini sanırım dediğin gibi yaşamayan kimse asla bilemez. Hepimiz bizi yetiştiren insanların anne-babamızın ışıklarını yansıtıyoruz bu hayatta. Senin etrafa yaydığın ışık da öyle güzel ki. Ne mutlu seni yetiştiren o güzel meleğe! Sen bir meleğin ışığını yansıtıyorsun.


Bana da o ışığı gösterdiğin için teşekkürler!

Ayça'nın yazısı :

Sen gözlerimde bir renk, dudaklarımda bir ses ve içimde bir nefes, olarak kalacaksın...

Kategori: ce hali

Herkes gider herşey unutulur.......

...Ayçiçeğimmm, kabak çekirdeğim...

En son, 4 sene önce duydum bu sözü sanırım... Zaten her zaman da söylemezdin ya bunu, en çok küçükken, büyüyünce de çok içinden geldiğinde... Ama ben her duyduğumda 2 yaşımdaki minik kızın olurdum yeniden..

...İnsanlar gider, yiter, kaybolur, ama ya kokusu?? Hala çekmecemde sakladığım bi kazağın var, "kışın gitmiştin yanımızdan hani", kokun üstünde kalmış, kimse bilmez sakladığımı, yanımda olmana en ihtiyaç duyduğum anlarda çıkarıyorum ordan.. Sarılmak istediğimdeyse giyiyorum kazağını, sen oluyosun beni saran o zaman...

Nasihatlerin zaten her an benimle, sevgiyle yoğurduğun kalbin, vazgeçilmez sevgin...

Ve...Gözlerinin içi bende kalmış iyi ki, aynaya her baktığımda seni görebiliyorum...

Bir deli kız var burda, her anı senle dolu, ilelebet sana hayran, hasret, özlemli...

Seni özlüyorum, yokluğun içimde asla kapanmayan bi boşluk...

Acılar azalıyor zamanla, ama hasret...!???

Her geçen yeni gün, bir önceki günden de yoğun..

Ayaklarımın üzerinde duruyor olsam bile, arada sendelemek istiyorum anne(!!!!)tutup kollarımdan kaldırabilesin diye..

Seni çok seviyorum annemmm...

Çok seviyorum..

Çooooooooooooooooookkkkkkkkkkkkkkkkkk.......!!!!!!!!

Dualarım seninle...


Meleklerle kardeş annem benim....



--------------------------------



Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar...
Zaman sanki bir rüzgar
ve bir su gibi aksın...

Sen gözlerimde bir renk,
Kulaklarımda bir ses
ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın...

--------------------------------

Monday, September 11, 2006

uykum varrr..





Evet az önce aldığım bir kararı daha uygulamaya çalışıcam. Bu karar da artık bloguma gereken saygıyı gösterip düzenli yazmaya başlamak olucak. Bugünü arkadaşımın bilgisayarını çözümlemekle geçirdim. Maalesef ekran kartı bozulmuş düzeltmek için format bile attık ama işe yaramadı. İlginç olan ise anakartta ekran kartı yuvası bulunmaması. O kadar bilgisayar anakartı gördüm ama AGP yuvası olmayan ekran kartı 486'ımdan beri görmüyordum. Ama o PIII anakarttı. :(

Aslında bu akşam çok kızdım ama kızgınlığım her zamanki gibi 2 saati geçmedi. Kimseye 2 saatten fazla kızgın olamamak, çoğu kişiye göre saçma gelebilir ama ben olağan karşılıyorum çoğu şeyi. Ama o anda kızgınlığımı kontrol edememek, sanırım benim de sorunum.

Blog yazmaya yine minnie(Mine)'nin bloguna okuyarak karar verdim ama umarım yazmaya zaman bulabilirim. İlkler sanırım hep zor oluyor, blogumu yazarken bile yazdığım cümleleri ayıklamak yada cümlenin sonu gelmeyince silmek; şimdilik yazmaya kendimi alıştırmakla geçiriyim.
Umarım daha sonra hoş şeyler yazarım diye umut etmek en iyisi olucak :)

  • Fikrimin ince gülü

    Fikrimin ince gulu, kalbimin sen bulbulu O gun ki gurdum seni, yaktin ah yaktin beni… Gordugum gunden beri, olmusum inan deli O gun ki gordüm seni, yaktın ah yaktın beni… Atesli dudaklarin, gamzeli yanaklarin O gun ki gordum seni, yaktin ah yaktin beni…


    Odeo